22 Kasım 2012 Perşembe

Bu çorbanın adı çok:)

Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer demişler..
Pek de doğru demişler.
Tecrübeyle sabittir.
Hem de bir çok defa..

İşte size kanıtı..
20Ekim2012..
Aslında depresyonun girdabındayım..
Yüzümde gülücük kırıntıları gezinirken yalnızca,
Yürekten gülümseyi özlemişken..
Bir çorba yaptım,
"O nasıl çorba o" dedirten..
Adı aşkın çorbası oldu,
Nam-ı Diğer Sevgili Zuu'mun çorbasının..
Ama bir çoğu mercimek çorbası der..
Bu çorbanın adı çok,
Ama en çok aşkın çorbası :)

İşte tarifi;


Malzemeler,
1 orta boy patates
1 orta boy soğan
2 orta boy havuç
1 kase mercimek

Zamandan kazanmak için soğanları yemeklik doğrayıp patates ve havuçları rendeliyoruz, zeytinyağında tüm bu sebzelerimizi güzelce kavuruyoruz, mercimeği de ekleyip kavurmaya devam ediyoruz.. Üzerine sıcak su ve bir miktar da et suyu ekleyip kaynatıyoruz, sebzeler iyice haşlandığında mikserden geçiriyor ve çorbanın kıvamını ayarlıyoruzz. Tuzu da konulunca çorbamız sunuma hazır.. Çorba sunumu ise özeldir.. Ben en çok ekmek tabağında servis edilen çorbayı severim ama bu kez sunumumuz fincan da, üzerinde ise tereyağında yakılmış kırmızı biber ve nane.. Iııımmmm afiyet olsun...

Bu çorbanın adı çok,
Kimi mercimek çorbası der,
Bence Zuu'mun çorbası,
Ama en çok aşkın çorbası:)

PS: Sevgili Zuu'ma tarif için teşekkürler..

Mutfağınızdan tarçın, ruhunuzdan vanilya kokusu eksik olmasın..

Sevgiler,
Miss Pure Vanilla

Tiramisu

Tatlıyla aram yoktur,
Ama bir cheesecake, bir de tiramisu tatlı değil, candır..
Cheesecake deyince Reyhan'ın vişneli cheesecake'in üzerine tanımam, zira henüz bir cheesecake yapma deneyimim de olmadı..
Tiramisu ise evimin vazgeçilmez lezzetidir..
İşte size pratik Tiramisu..


Malzemeler;
1 paket kedi dili
1 fincan kahve (Ben starbucks'ın blonde ya da cristmas serisini kullanıyorum..)
1 paket Dr. Ortker Tiramisu..
1 kahve fincanı rom ya da baileys
1 paket labne peynir
Kakao

Starbucks'ın o çok özel kahvesini sıcak süt ile french press şeklinde hazırlıyoruz, kahvenin içine ben evdeki tedarik durumuma göre baileys, rom ya da Starbucks'ın Toffe Nut şurup kullanıyorum..
Dr. Ortker'in Tiramisu setinden yalnızca krema karışımını kullanıyorum, kek karışımı ne yazik ki çöpe gidiyor.. Çünkü kek yerine kedi dilidir Tiramisuyu Tiramisu yapan.. Kedi dilini borcama dizip hazırladığımız o leziz kahve ile bolca ama tabi ki çok abartmadan ıslatıyoruz.. Üzerine Dr. Ortker de anlatıldığı şekilde hazırlanmış kremayı döküyoruz ve bir sıra daha kedi dili dizip ıslatıyoruzz.. En sonnn üzerine kalan kremayı da döküp tiramisumu kakao ile kaplıyoruzz...

Yanındaaaa, bir önceki yazımda anlattığım türk kahvesi ile afiyetle yiyoruz...

PS: Söylemeden edemeyeceğim, o resimde gördüğünüz kahve dudak yakan kahve olarak fincanda ocakta pişirilmiş, yanında nane likörü ile ikram edilmiştir. Ayrıca suyumuz Yunanistan Sevgili Canım Arkadaşım N. tarafından getirilmiş sakız reçeli ile tatlandırılmıştır.
Neydi? Şimdi siz söyleyin 1 fincan kahvenin hatırı 40 yılmış, peki ya "böylesinin"? :):)

Mutfağınızdan tarçın, ruhunuzdan vanilya kokusu eksik olmasın..

Sevgiler,
Miss Pure Vanilla

Kahve dediğin...

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır derler, peki ya böylesinin?



Kahve, hele ki Türk Kahvesi candır, canandır..
Cananla içilen Türk Kahvesi ömürlüktür:)
Miss Pure Vanilla sunumuyla kahve ise aşka dairdir; tadı damaklarda tarifsiz, sunumu gönle şölendir..

Şimdi siz söyleyin,
1 fincan kahvenin hatırı 40 yıl ise, Miss Pure Vanilla'nın Kahvesinin hatırı kaç yıldır:)

Mutfağınızdan tarçın, ruhunuzdan vanilya kokusu eksik olmasın..

Sevgiler,
Miss Pure Vanilla

21 Kasım 2012 Çarşamba

Koca bir yaz geçti gitti..

Burada yokken koca bir yaz geçti..
Hem de öyle güzel geçti ki, yazın güzelliği yanındaki tüm sevimsizliği silik kıldı..
Geçtiğimiz yazların aksine her haftasonu "Alaçatı, Bodrum, Foça, Ada, Cunda, Teos, Seferihisar, Sığacık, Çeşme, Karaburun, Mordoğan" diye diye geçti..

Haftaiçi çalışmanın en güzel yanı haftasonu Ege'nin bize sunduklarıyla sarmaş dolaş olmakmış.. Bunu en iyi biz İzmir'liler bilirmiş..
İşte tam da bu yüzden bol çalışmalı, çok gezmeli bir yaz oldu 2012 yazı..

Çok gezmeli diyorum ama sanmayın ki,
Çok neşeli geçti..
Belki de en krizlerle dolu yazdı bu yaz..
Ama krizler hayatın bir parçası..
Ve mutluluğun kıymetini bildiren en güzel, en çirkin duygu stres..
İş hayatında yaşanan her bir kriz gündelik hallerde edinilemeyecek en büyük tecrübelermiş..
Kimi acıtan, kimi acıttıran..

2012 yazı..
İşte bitti gitti..
Önümüz kış olsa da burası İzmir..
Dünyanın en güzel şehri..
Burası benim;
Sevdiğim, güldüğüm, büyüdüğüm, ağladığım, bildiğim, yaşadığım, nefes aldığım, yediğim, içtiğim, ait olduğum şehir..

Koca bir yaz geçti gitti bu şehirden...
Üzerimden koca bir aşk geçti..
Önümüz kış evet,
Ama şehir de kış da bir başka güzel sevgiyle..

Kış mevsimi geldi diye..

Kış geldi ve biz evlere kapandık sanmayın..
Kış geldi ve biz yalnızca deniz mevsimini kapattık..
Sinema, tiyatro, konser mevsimi açılmıştır.

İlk durağımız;

Antonius ile Kleopatra / 23.11.2012


Kış geldi diye, bu ruhlarda enerji bitti sanmayın..
Buradayız,
Deniz, kum, güneş değil elbet ama..
Trivial Pursuit Turnuvaları ile yine mutlucuk perisiyiz..

Neydiii?

Mutfağınızdan tarçın, ruhunuzdan vanilya kokusu eksik olmasın :)

Sevgiler,

Miss Pure Vanilla

Hoooooppp ve işte yeniden buradayım:)

Bir baktım, aylar olmuş..
Eee neydi? Bir varmış, bir yokmuş..
İnsanlar da öyle, bir varlarmış, bir de yoklarmışş..
Yine de kimi varlıklarıyla, kimi de yokluklarıyla mutluluk verirlermiş..
Bazen varlıklarıyla mutlu olduğunu sanarken aslında yokluklarında çok daha iyi olduğumuzu görürmüşüz..
Ya da böyle bir sanılsama içine girermişizz.

İşte öyle bir şey..
Bir vardım, bir de yoktum..
Ama şimdi varım..
Yeniden..
Yeni tariflerle,
Tablo tadında şölen sofralarla..
Şölenleri başka tatlara sunarak..
Mutlulukla, mutlucukla..

PS: O kayıp zamanlar bir başka blogun hükümdarlığında şimdi..

Ve burada yalnızca şölen misali sofralar, kulağa çalınan ezgiler, hayatta minik mutluluklar yer alır..

Yeni mutlucuklarla miss pure vanilla'dan sevgilerle...

PS: Sevgili Miss Pure Tarçın'ı da çok özledim..

12 Temmuz 2012 Perşembe

Bloğumuz öksüz mü kaldı yoksa!

            Bloğumuz öksüz mü kaldı ne :(( Her yazdığımda bir sonraki yazıyı iple çekerken uzun aralar verip uzun uzun kendimi paylıyorum :)) Ama artık ne film izleyecek ne de mutfağa girebilecek bir vaktim yok.Dolayısıyla yazacakta bir şey yok aslında:))İşten eve geldiğimde pelte gibi yığılırken, önüme ne konursa onu yiyorum hatta bazen yorgunluktan yemek dahi yiyemiyorum desem.Ama keyfim çok yerinde:))
            En yorulduğum an daha çok çalıştığım anlar oldu.Tahtaya vurayım hayat çok yolunda:))Çoook mutluyum evrene pozitif enerji gönderin güzellik yapsın:))
            Gelelim neden burdayım.Çok uzun bir ara vermişiz.Yazmayı da özledim.Ama en çok paylaşmayı özledim.Geçen gün bizim kızlarla işten kalkıp taa Fatih'e Kadınlar Pazarına gittik.Taksiden iner inmez alabildiğine bir et kokusu karşıladı bizi.Karşılıklı kebapçılar kasapların arasından adını sıkça duyduğum ama hiç gitmediğim bir yere 'Sur Ocakbaşına' gittik.Hava bilmem kaç derece cayır cayır ortalık yanarken et yedik:))
             O kadar yemek yerim meğer ben Büryanı keşfetmemişim:))Büryanları ve karışık hazırladıkları sur kebapları müthişti.Kızların dediğine göre Ayranları çok güzelmiş.En son kapanışı irmikli peynirli dondurmalı tatlılarıyla yaptık enfesti.Üstelik tadilatta olmalarına rağmen çok ilgilendiler.
             Ve o kadar yenmesine rağmen hiç rahatsızlık vermedi.Ancak o kadar yedik ki ertesi sabah bile toktum:))
              Bilenler mutlaka biliyordur.Ama bilmeyenlere duyurulur.Canınız kebap isterse hele Büryan severseniz gitmelisiniz.Turistlerde oldukça rağbet gösteriyorlar.Yani İstanbul' da yaşayıp tatmadan olmaz.  Şimdiden afiyet olsun:))
               Mutfağınızdan vanilya ve tarçın kokusu eksik olmasın.Musmutlu günler geceler sizin olsun...
       
            


                                                                      Miss Pure Tarçın